Kemal Gözler, Hukukun Temel Kavramları
Çünkü teokratik devlet, iktidarını doğrudan Allah’tan alan ve böylece Allah’ın temsilcisi durumunda bulunan bir hükümdarın veya din adamının (meselâ papanın) idaresi altında bulunan devlettir. Bu devletin başkanı fertler üzerinde mânevî bir sultaya sahiptir. Batı’daki örneklerinde görüldüğü gibi kişilerin günahlarını bağışlama, onları takdis etme veya tam tersine dinden çıkarma papanın veya görevlendirdiği kimselerin yetkisindedir. Hükümdarın veya papanın yapmış olduğu dinî yorumlar, Tanrı’nın iradesini anlama gücüne sahip kimseler tarafından yapıldığından tartışmasız kabul edilen birer dogma değerindedir. Fertlerin doğrudan Tanrı’ya yakarmaları her zaman mümkün olmayıp birçok ibadet türlerini ancak din adamları aracılığıyla yerine getirebilirler. Hilâfetle ilgili olarak hukukçuların ve kelâmcıların üzerinde durdukları bir başka problem de aynı anda iki halifenin olup olamayacağı meselesidir. Bu problem aynı zamanda İslâm devletinin birliğiyle de ilgilidir. Bu görüşlerinde Sünnî âlimlerin çoğunluğu, Hz. Ali’nin gerek Talha ile Zübeyr’e gerekse Muâviye’ye karşı çıkıp savaş ilân etmesini de kendi görüşleri için bir delil saymaktadırlar.
- Ayrıca anayasa, kral ve her iki meclisin hangi esaslar dahilinde toplantı celselerini tecil edeceklerini belirlemiştir.
- Her ikisi de, düşünce açıklama hürriyetinin bir kullanım biçimi olan ve demokratik toplumda halkın haber alma hakkını ve dolayısıyla da haber verme hakkını …
- Bölge adliye mahkemesinin gerçekleştirdiği inceleme, hem maddi ve hem de hukuki denetimi kapsamakta iken, Yargıtay incelemesi yalnızca hukuki denetimi kapsamaktadır.
Anayasaya göre, devleti meydana getiren müslümanlar, yahudiler ve diğer gruplar bir dış tehlike karşısında birbirleriyle iş birliği ve yardımlaşma halinde olacaklardır (md. 18, 37, 44, 45). Medine şehir devletinin müslüman olmayan üyeleri, müslümanların hasmı olan Kureyşliler’le anlaşma yapamaz ve onları himaye edemezler (md. 20b, 43). Her grubun iç işlerinde bağımsız olduğu anlaşılmaktadır. Diyet, kurtuluş fidyesi, savaş masrafları gibi hukukî, malî ve askerî meseleleri her biri kendi bünyesinde halletmek zorundadır (md. 3-11, 37, 38). Aynı şekilde her toplum yargı görevini bağımsız olarak yürütecek, farklı cemaatlere mensup kişilerin anlaşmazlıklarında son yargı mercii Hz. Öte yandan her türlü tecavüzü önlemeyi ve tecavüzde bulunana karşı çıkmayı bütün fertler taahhüt etmektedir (md. 13, 21). Yahudi ve müslüman toplumlarının sahip oldukları din ve vicdan hürriyeti açıkça belirtilmiştir (md. 25). Anayasada devletin yürütme ve yargı fonksiyonlarına ait hükümler getirildiği halde yasamaya ait herhangi bir hüküm mevcut değildir.
Ne kadar hukuk devleti, demokrasi ve çoğulculuk desek de, ifade hürriyeti ve basın özgürlüğü tartışmaları asla bitmeyecektir. Türkiye Cumhuriyeti, parlamenter sistemin gereklerini layıkı ile yerine getirmiş de temsili demokraside istediği sonucu alamamış gibi, yönetim sistemini değiştirme çabasına girmiş gözüküyor. Yap-bozla, istikrar kazanmayan müessese ve uygulamalarla bir yere gidilemeyeceğinin farkına varmalıyız. Sadece değiştirmekle ve mevcudu bozmakla sorunlar çözülebilse idi, en iyi anayasayı ve kanunları düzenlemek suretiyle her meselenin halli mümkün olabilirdi. Hukukçular siyasette yer almamalı ve yaftalanmış yargı olmamalıdır.
Evvelce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan kişiden maksat, hakkında kamu davası açılan, fakat soruşturma aşamasında sorgusu yapılmış veya yapılmamış sanık farkının gözetilmesi değildir. Bu hükümde kanun koyucu, hakkında kamu davası açılmamakla birlikte daha önce sulh ceza hakimliğince sorgusu yapılan ve yakalanan kimsenin mahkemeye götürülmesinden bahsetmiştir. TCK m.247’nin gerekçesinde; zimmet suçunun oluşabilmesi için, suç konusu şeyin “amacı dışında kullanılması” ibaresine yer verilmiş ve “zimmete geçirme” fiilinin bu yolla gerçekleşebileceği öngörülmüştür\. Poker ve blackjack masalarında şansını dene paribahis\. Gerekçede yer alan bu ibare, zimmet suçuna yeni bir unsur katamaz. Örneğin idarenin verdiği bilgisayarı, konutuna (kendi egemenlik alanına) götürüp UYAP üzerinde karar yazmakta kullanan veya başka amaçla kullanan kamu görevlisi zimmet suçu işlemiş sayılamaz. Bu fiilin, TCK m.247/3’de yer alan malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmesi halini düzenleyen “kullanma zimmeti” sayılıp sayılmayacağı tartışılabilir. Ancak malın amacı dışında ve şahsi nedenlerle yerinden götürülüp bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmesi suretiyle işlenen zimmet, “kullanma zimmeti” suçu sayılır. Yer bakımından yetki kuralları; yargı çevrelerinin, ülke mahkemeleri arasında coğrafi olarak dağılımını ifade ederek, kovuşturmaya konu suçun hangi yer mahkemesinde görülmesi gerektiği sorununu çözümler. Bu bölünme uyarınca her mahkemenin yetkisi, kendisine düşen coğrafi alanla, bir başka ifadeyle yargı çevresi ile sınırlıdır.
Bu takdirde emîr başbakanı görevden alabileceği gibi meclisi feshedip seçimleri de yenileyebilir. 1983 Kıbrıs anayasası şekil, sistem ve muhteva bakımından 1961 ve 1982 Türkiye Cumhuriyeti anayasalarına benzemektedir. Ancak Anglosakson tipi anayasalarda görülen düzenleme şekillerine de yer verilmiştir. Bu yüzden özellikle temel hak ve hürriyetlerin düzenlenişi oldukça ayrıntılıdır. Meselâ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti anayasasında da cezaların ferdîliği ve sanık hakları belirtilirken, “hakkında yapılan suçlamanın nitelik ve sebebinin anladığı bir dilde etraflı şekilde kendisine bildirilmesi” emredilmiştir. Bunun gibi hak arama hürriyeti ve kanunî yargı yolu da, uzunca ve ayrıntılı bir düzenlemeye konu olmuştur. Kişi hürriyeti ve güvenliğiyle ilgili madde de böyledir. Rehberlik makamı İran İslâm Cumhuriyeti anayasasının öngördüğü en önemli organdır denilebilir. Çünkü bu makam, ister tek rehber isterse rehberlik şûrası şeklinde faaliyet gösteriyor olsun, öteki organların da üzerinde doğrudan veya dolaylı söz sahibidir. Rehberlik makamı kısaca Şûrâ-yı Nigehbân’ın fakih üyelerini, en yüksek yargı makamını, genelkurmay başkanını, İslâm inkılâp muhafızları başkumandanını belirler ve tayin eder; silâhlı kuvvet kullanabilen kuruluşların başkumandanlarını azil yetkisi de bu makamdadır. Yüksek savunma şûrasını kuran, cumhurbaşkanı seçilen kişinin bu sıfatını onaylayan, ceza ve af yetkilerini kullanabilen de rehberlik makamıdır.
Peygamber bu teşkilâtın esaslarını yazılı bir metin (sahîfe) halinde ortaya koymuştur. Medine şehir devletini oluşturan toplulukları, bunların birbirleriyle ve yabancılarla olan münasebetlerini, bu toplulukların idarî ve adlî yapılarını, fertlerin sahip oldukları din ve vicdan hürriyetini belirli esaslara bağlayan bu metin, şekil açısından bugünkü anayasalardan hayli farklı da olsa maddî açıdan bir anayasa mahiyetindedir. Bundan dolayı da özellikle Batı kaynaklarında “Medine anayasası” olarak adlandırılmaktadır. Bugüne kadar tesbit edilebilen tarihteki ilk yazılı anayasa olması bakımından da ayrı bir önemi vardır (Hamîdullah, İTED, s. 19). Ödeme Hizmeti Kullanıcısı veri sorumlusu sıfatıyla, işbu Sözleşme kapsamında, PTT’ye aktardığı/aktaracağı kişisel verileri, hukuka uygun olarak elde ettiğini, işlediğini ve aktardığını; kişisel veri sahiplerine karşı yasal yükümlülüklerini yerine getirdiğini kabul ve beyan etmektedir. İrtikap” başlıklı TCK m.250/1’de icbar suretiyle irtikap suçu; “Görevinin sağladığı nüfuzu kötüye kullanmak suretiyle kendisine veya başkasına yarar sağlanmasına veya bu yolda vaatte bulunulmasına bir kimseyi icbar eden kamu görevlisi, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Batı’da iktidarı ellerinde toplamış monarkların tam bir otokrasi idaresi kurmuş olmaları, müsteşrikleri halifelerin de sınırsız bir iktidara sahip bulundukları zannına götürmüştür ki ikisi arasındaki benzerliğin sadece görünüşte olduğunu vurgulamak gerekir. Ne var ki uygulamada zaman zaman halifelerin veya hükümdarların otokrasiye varan icraatları olmuştur. Fakat bu fiilî durum, hukukî durumun da aynı mahiyette olduğu sonucunu doğurmaz. Kaldı ki böyle fiilî durumların bulunduğu dönemlerde bile halife ve hükümdarlar yasama alanındaki yetkilerinin sınırlı olması sebebiyle Batılı anlamda bir otokrasiye hiçbir zaman gidememişlerdir. Ödeme Hizmeti Kullanıcısı, PTT’nin bilgisi ve onayı olmaksızın internet sitesine entegre edilen PTT yazılımlarında herhangi bir değişiklik yapamaz. Bilişim sistemlerine herhangi bir müdahale olması veya olduğundan şüphelenmesi durumunda bu durumu derhal PTT’ye e-posta ile bildirmekle yükümlüdür. Ödeme Hizmeti Kullanıcısı, kendisine PTT tarafından verilen Ödeme Aracı ve Hassas Ödeme Verisi’nin korunmasına yönelik gerekli önlemleri almak ve Ödeme Aracı’nı Sözleşme hükümlerine uygun olarak kullanmakla yükümlüdür. Ödeme Aracı’nın kaybolması, çalınması veya iradesi dışında gerçekleşmiş herhangi bir işlemi öğrenmesi halinde, Ödeme Hizmeti Kullanıcısı durumu derhal PTT’ye bildirir. Bu durumda PTT, Yönetmelik’in 44/2 numaralı maddesi uyarınca Ödeme Aracı’nı kullanıma kapatabilir. Ödeme Hizmeti Kullanıcısı, 6698 Sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu madde 11 kapsamında Son Kullanıcı’ya sahip olduğu hakları bildirmekle yükümlüdür. Ödeme Hizmeti Kullanıcısı, kendi yönetimsel kuralları ve ilgili mevzuat çerçevesinde gerçekleştireceği kontrol sonrasında bu aydınlatma metnini hazırlayacağını ve Son Kullanıcı ‘ya sunacağını kabul, beyan ve taahhüt eder.
Başbakan da bakanları belirler ve cumhurbaşkanının onayına sunar. Bakanlar kurulu meclisin güven oyunu almak zorundadır. Bir bakanın azli başbakanın bu husustaki kararı ve cumhurbaşkanının uygun bulması ile mümkündür. Bakanlar kurulu birlikte ve tek tek meclis önünde sorumludur. Fas Krallığı’nın halen yürürlükte bulunan anayasası 1972 yılında kabul edilmiş olup ülkenin ikinci anayasasıdır. Yürürlükteki anayasa monarşik yapı, tarihî şartlar ve Batı ülkelerinin anayasal ilkelerinden etkilenerek kabul edilmiştir. Kralın önderlik ve teşebbüsü sonunda bir kararnâme ile yürürlüğe konmuş olan Fas anayasası, öngördüğü müesseselerin kurulması görevini de geçici bir hükümle krala vermiştir. Bu şekilde asıl yasama yetkisinin sahibi durumundaki temsilciler meclisi toplanıp göreve başlayıncaya kadar anayasanın gerektirdiği tedbirlerin alınabilmesi sağlanmıştır. Anayasanın birinci bölümü Cezayir toplumunu yöneten genel ilkelere ayrılmıştır.
Maddesine göre; « Hükümlü, hapis cezası veya güvenlik tedbirinin infazı için gönderilen çağrı kağıdının tebliği üzerine on gün içinde gelmez, kaçar ya da kaçacağına dair şüphe uyandırırsa, cumhuriyet savcısı yakalama emri çıkarır. Kasten işlenen suçlarda üç yıl, … Aşağıda yer alan yazı, bazı eklemeler dışında 2010 yılında kaleme alınmış ve 2011 yılının Ocak ayında “Yorumluyorum” adlı kitabımda yayımlanmıştır. Aşağıda, yazı güncellenmiş ve casusluk suçu dikkate alınmak suretiyle genişletilmiştir. Türkiye’de siyasi, hukuki, iktisadi ve sosyal alanda krize dönüşen ve her yanı sübjektif yorumlarla dolu tartışmalar hiç bitmez. Çünkü Türkiye, alışkanlık haline gelmiş, bitmek tükenmek bilmeyen sıcak gündeme ihtiyaç duymaktadır. Herkes bildiğini okur, işine geldiği gibi konuşur, işine gelmiyorsa hukuk kurallarını görmez veya farklı nitelendirir, hatta kişiye ve duruma özel hale getirir. Tutukluluğun incelenmesi başlıklı Ceza Muhakemesi Kanunu m.108/1’e göre “Soruşturma evresinde şüphelinin tutukevinde bulunduğu süre içinde ve en geç otuzar günlük süreler itibarıyla tutukluluk halinin devamının gerekip gerekmeyeceği hususunda, cumhuriyet savcısının istemi üzerine sulh ceza hakimi tarafından … Son günlerde; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun özellikle barolarda ve Türkiye Barolar Birliği’nde yapılacak seçimleri ilgilendiren hükümlerinin değiştirileceğine, hatta Avukatlık Kanunu’nun tümü ile yenileceğine dair haberlerin çıktığı görülmektedir. Bu haberlerin hemen ardından toplam 199 madde ve dört geçici maddeden oluşan “Avukatlık Kanunu Taslağı” adlı bir çalışma paylaşıldı, ancak bu Taslağa sahip çıkılmadı, Taslağın eski olduğu, gündemde olmadığı ve yapılması düşünülen düzenlemenin yürürlükte bulunan 1136 sayılı Avukatlık Kanunu üzerinden gerçekleştirildiği de ifade edildi. Bu yazı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun m.41’in birinci fıkrasının (e) bendi ve dördüncü fıkrasında öngörülen belirli suçlardan kesinleşmiş mahkumiyet kararı ve buna bağlı olarak adli sicil kaydı bulunan kişilerin sürücü belgelerinin iptal edilmesi ile ilgilidir.
Madde incelendiğinde; yakalamanın suçüstü halleri ile sınırlı tutulduğu, kolluk tarafından gerekli tedbirler alındıktan sonra yakalanan kişiye yasal haklarının bildirilmesinin öngörüldüğü ve suçüstü hali ile sınırlı yakalama sonrasında kolluğun cumhuriyet savcısına bilgi verip emri doğrultusunda işlem yapmasının düzenlendiği görülmektedir. Madde uyarınca yakalananlar hakkında tatbik edilebilecektir.6 Mart 2014 tarihinde yürürlüğe giren 6526 sayılı Kanunun 6. Maddesi ile değişik CMK m.91/2’ye göre, “Gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır”. Şu an için gözaltı tedbiri yetkisi cumhuriyet savcısına bırakılmıştır. Kamuoyunda “İç Güvenlik Paketi” adı bilinen yasa çalışmasında, gözaltı tedbirini uygulama yetkisinin istisnai olarak kolluk amirine de verilmesi amaçlanmaktadır. Cumhuriyet savcısının yanında, önleyici veya adli kolluk sıfatıyla kolluk amirine bireyi gözaltına alma yetkisinin tanınmasının ne getireceğini, bu yetkinin kötüye kullanılıp kullanılmayacağını ve sonuçlarını bu yazıda tartışmayacağız. Konumuza dönecek olursak; bir veya iki şüphelinin işlediği iddia edilen suçlarla gözaltı süresi, yakalama yerine en yakın hakim veya mahkemeye gönderilmesi için zorunlu süre hariç, yakalama anından itibaren 24 saati geçemez ve yol süresi de 12 saatten fazla olamaz. Belirtmeliyiz ki, burada öngörülen yol süresi yakalanan kişinin yakalama yerine en yakın hakim veya mahkeme önüne çıkarılması zorunluluğunu öngörmez. Maddede tanımlanan yakalama suçüstü hallerini kapsadığından, doğal olarak yakalanan kişinin en yakın hakim veya mahkemeye götürülmesi gerekir.Yazıda ana tartışma konumuz da bu husus olacaktır. Bu yazımızda ele alacağımız hukuki sorun; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlıklı 231. Fıkrasında yer alan, “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” hükmünün ne şekilde uygulanması gerektiğine ilişkin olacaktır. Yazımızda öncelikle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu ile ilgili genel bilgilere yer verecek daha sonra ise güncel Yargıtay kararları ışığında yukarıda yer verdiğimiz hükmün ne şekilde anlaşılması ve uygulanması gerektiğini belirteceğiz.